12 Şubat 2014 Çarşamba

Erteleyiş

 
güzel hayaller kurmuştum senin için çocuk
kulübesinde beraber uyduğunuz bir yavru köpek düşlemiştim mesela
anladım  ki
           önce yanımda olman gerekiyordu
babamın kuluçkaya yatmış kanaryalarından
                             sana yavrular büyütecektim çocuk
yanımda değildin
akvaryumunu değiştirecektim önce
hayal ettiğin gibi kocaman bir köpek balığı alacaktım sonra
olmadı çocuk
erteledim hepsini
 
senin değildi bu oda
sırtımda taşıdığım hayat senden uzaktı
sen uzaktın bana
olmadı çocuk
böyle olmadı… 
gezegenleri anlatacaktım sana
kütle çekimini öğretecektim
ayı
          güneşi
                 yıldızları çizecektim defterine
ufoları anlatacaktım sana çocuk
Mu’yu
         Atlantis’i
              kadim uygarlıkları
kutsal kitapları anlatacaktım
atomu
       nötronu
              protonu
                 ve  cümle haşeratı
dinlerin açmazını
bilimin şarlatanlıklarını öğretecektim
ama önce
           yanımda olman gerekiyordu
erteledim çocuk 
deniz dibine aşık edecektim seni
ilk oltanı ben alacak
             ilk zıpkınını ben kuracaktım
matematiği
             fiziği sevdirecektim
bir hücreye sığdırılmış dünyayı
uzay denilen sonsuzluğu anlatacaktım
ve kara delikler
              ve paralel evrenler
                      ve solucan delikleri
                                  ve Einstein
                                      ve Darwin
                                          ve Tesla
ve çalınmış buluşlar
ve….
erteledim çocuk
gölgen gibi yanında
baban gibi arkanda duracaktım
senden önce ağlayacaktım çocuk
senden sonra gülecektim
sormadığın sorular
veremediğin cevaplar olacaktım
sormak için de uzaktın çocuk
dinlemek için de
erteledim çocuk 
ne yapalım
ben de büyümeni beklerim
belki ilk sevgiline ilk şiirini ben yazarım 
                                        senin ağzından
ilk kavganda kırılan gururun
ilk ayrılığında yaralı onurun olurum
ilk biranı ben açarım belki
ilk rakını ben doldururum
belki ney üflemeyi
belki gitar çalamamayı öğretirim
şarkı nasıl söylenemez benden öğrenirsin belki
sen de yazar mısın ben  gibi
                              bilemem ama
şiir nasıl okunur benden görürsün
çocukluğunu erteledim çocuk
senli düşlerimi erteledim
Hiroşima’yı
          Nagazaki’yi
                     Halepçe’yi
                               Felluce’yi erteledim
Che’yi aldım listeme
Nazım’ı
         Neruda’yı aldım
Büyük taarruzu
            Mustafa Kemal’i yazdım bir kenara
Deniz’i
      Mahir’i
sevdiğim türküleri aldım
tek yıldızlı bir bere ayırdım senin için
kavgacı yanımı iliştirdim bir ucuna
elimde salladığım cesaretimi
                  arka cebimdeki korkaklığımı ayırdım sana
gözlerine bakınca
                yüreğini anladım çocuk
sen de beni yaz diye baş köşene
sen de beni anla diye
sana
      kendimi ayırdım
 
Şubat/2014 Adana
 
 
 
 
 
 
 
 

Kederlenmeler

 I

biraz alkol
biraz nikotin
çokça  düş kırıklığı getirdim sana
yarım bıraktığım ne varsa yüklendim geldim
kızma bana…

yalnızlık yanı başımda uzanır boylu boyunca
                           yüzünde kalabalık yanımın maskesi
sırıtır en alaycı yanınca
baş ucumda bakmaya korktuğum bir resim
yüzüm dönmez o yana
             korkarım
                  ağlamaklı olurum
                         yakışmaz adama

 II

ansızın oğlum gelir aklıma
okyanusun dibinde
 paslı bir kargo uçağı olur bedenim
tüm yüküyle bakar üzerindeki tonlarca suya
bir palyaço balığı dolanır pervaneme
bir yüzgeci kısa
geveze bir kaplumbağa
                haber götürür benden
oğlum bekler karşı kıyıda

III

kendimi görürüm birden
                         iki ateş arasında
“cehennem” der  tanrı
şeytan çıkıverir elinde cennetle
yüreğimi bağışlarım bir posta güvercinine
uçururum  adressizce
küfredip en büyük yalana
nanik çekerim  Süleyman’ın cinine
tekrar dikerim tüm putları
putlaşmış tanrının önüne
kimse anlamaz ne demek istediğimi
Allahsıza çıkar adım
sanır mısın ki umursarım

IV

sen…
şimdi terk ettiğim şehirde
tedirginlikle uyuyan kadın
bilir misin içimde büyüyen korkuları sana dair
bir zerre hüznün damlasa içime
yüreğimi delmeden
                düşer mi sanırsın yere
her gece ruhum
          gelir dikilir baş ucuna
öylece izler
               dokunamadan 

İikiye bölünmüş bu parça parça yürek
 uyur mu sanırsın
                 sen uyumadan

V

bir alev topuyum her şafak  şehrinin ufkunda
göğünü  ısıtır
soğuturum yüreğimi
ulaşmaz elim ne sana
          ne oğluma
böyle güçlü durduğuma bakma
böyle umursamaz olduğuma
bir tanrı yalnızlığında büyütürüm özlemimi
evren soğukluğunda titrerim
üşür sana yazdığım her dize
kafiyeler donar
çatlar dudakları hasretimin
hangi yanıma dönsem boş kalır öbür yanım
celladım bekler pusuda
böyle güçlü durduğuma bakma
böyle umursamaz olduğuma….


Ekim/2013 Adana