13 Şubat 2010 Cumartesi

Beklemek, kimi zaman gelmeyeceğini bilmekmiş





Sen kimsin, söyle bana ölümü gözlerinde öldürdüğüm kadın. Bir okyanusun en yüksek dalgasında unuttuğun gözyaşındır koca bir tekneyi alabora eden. Sen kimsin, söyle bana varlığının acısıyla mutlu olduğum kadın. Kelebeğin kanadında çiğ damlasıdır dudağının kenarında unuttuğum ıslaklık, yüzünü yıkar her sabah periler. Akşam çökünce masama, bir acı hüzün çöreklenir kitabıma, bir tedirgin bekleyiş iner yüreğimdeki gecikmiş kırlangıca. Anlatamadıklarım gelir aklıma, senin dinlemek istemediklerin. Hani bir anlatsam, çözülecek bildiğim ne varsa gelir aklıma. Arayamam oysa seni, yasaklıdır nicedir sesin sesime. Arayamam oysa seni, yollarım senden uzağa, bozkırda yaban atlarım en hain tuzağa düşmüştür. Sattığım yüreğimdir, arayamam oysa seni. Bir şey gelmez elden, beklemekten başka.



Beklemek, aynada cehennemi görmekmiş meğer, öğrendim. Nefes olmakmış İsrafil’in Sur’unda, duydum. En sahte tanrıya kurban etmekmiş ilk doğan oğlunu seni beklemek, ağladım…. Yusuf neler düşündü kör kuyuda beklerken, ya Yunus, balığın karnında nelerden korktu düşünsene. Peki Deniz darağacında, Nazım Varna Limanı’nda ?... Görüyorsun, doğumu bekleyen bir kadın kadar heyecanlı olmuyor kimi zaman beklemek, bir kurşunun göğsüne saplanmasını beklemek kadar kısa da olmuyor bir duvar dibinde çoğu zaman. Her saniyesini ağır çekimde yaşıyorsun hayatın. Ne elin telefona varıyor, ne gözünü çevirebiliyorsun telefondan. Sonra dönüp icat edene sövüyorsun bu aleti. Keşke diyorsun bu kadar kolay olmasaydı ulaşılmak, ulaşamamıştır diye kandırabilseydim yüreğimi.

Beklemek, kimi zaman gelmeyeceğini bilmekmiş. Ve sevmek, gelmeyeceğine inanmamakmış.

Yeni yüzler tanıyorum beklerken seni, yeni bedenleri yasaklayarak bedenime. Yeni gözler giriyor hayatıma, nefesime yeni nefesler karışıyor, bekliyorum hiçbir nefesi deydirmeden dudaklarıma, kirpiğime deydirmeden hiçbir gözü, bekliyorum. Bekliyorum geçsin diye zaman, kim yenmiş ki zamanı ben yeneyim. Önünde diz çöküp kabullendim krallığını. Bekliyorum kendi belirlediği hızda geçsin diye.
Sen kimsin, anlat şimdi bütün bildiklerimi tekrar. Unuttur bütün bilmediklerimi sonsuza kadar. Sen kimsin anlat hadi teninde ölümü baştan tanımladığım yar. Terinin tuzunda denizler kuruttuğum, gözyaşında nehirlerce boğulduğum ve bir tek sözüne Ferhat olduğum yar, anlat hadi tüm bildiklerimi tekrar. Unutulmuş bir masal gibi dinleyeyim başımı koyarak dizine, anlat hadi, yaramaz bir yıldız olup düşeyim denizine.


Kutsal Devrim Seçinti
Ankara / Şubat 2010