Biz değil miydik, mutluluk oynu oynarken mutsuzluğumuzu kanatan. Biz değil miydik, "iyiyim, beni düşünme" derken, yalan söyleyen. Biz değil miydik, hüznümüzü süzüp, damıtılmış mutluluklar yaratan. Sen, şimdi yatağımda uyuyan kadın, böyle yalnız kalmalı mıydık? Söyle, gövdemiz birbirine bu kadar yakın, bu kadar sıkıyken saflar, kendi gölgemizde üşümeli miydik? Bak kırıldı artık kırılmaz dediklerimiz, günahın günahımdır, utancın utancım... Bunu bir sen anlamadın, ben inandım ağzından çıkan her söze, bir sen inanmadın yüreğinde korlanan köze. Göze geldik... Göze......
Zemherinin yenemediği narin sarı papatyam, kara bahtlım, zülfü karam, deniz gözlüm, sahil gülüşlüm. Kanayan yaramsın, kırmaya kıyamadığım bir ince dalsın, fidanım, feriğim, baharım. Sana dokunan ellerdir yüreğimi söken, alıp yüzünde kızaran utancı, taktım bak saçlarıma. Kan gölleri, kin günleri, kurutulmuş sahte aşk gülleri şimdi ellerimizde kalan, yıkama ellerini, ver öpeyim en kirli yanından.
Hadi uzan yanıma, biz değil miydik birbirimizi "Aşk", bu aşkı dokunulmaz kılan. Hadi uzan, uyanacaksan benimle aç gözlerini Deniz'e ve Kaan'a. Uyanmayacaksan öylece kal ne olur, beni de uyandırmadan.
mart 2010/ Ankara
seni seviyorum...
YanıtlaSil